inkârdan gelmek
inkârdan gelmek Deyim inkâr etmek
Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler
Sen inkârdan gelenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir. Onlar imana gelmezler.
Daha önce kâfirlere karşı kendilerine bir ilahi yardımın gelmesini diledikleri hâlde; Allah katından kendi yanlarında olanı doğrulayıcı bir Kitap, özelliklerinden tanıdıkları şey kendilerine gelince onu inkârdan geldiler. Allah'ın laneti de o kâfirlerin üzerine olsun.
O elçilerin bir kısmını, diğerlerinden (farklı konularla ilgili) üstün (faziletli) tuttuk. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık beyyineler verdik ve onu Ruhülkudüs ile destekledik. Allah dileseydi arkalarından gelenler, kendilerine açık beyyineler geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi imana geldi, kimi de inkârdan geldi. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi lakin Allah dilediği gibi yapar.
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim “Rabb’im hayat veren ve öldürendir.” demişti. O da “Hayat veren ve öldüren benim.” demişti. İbrahim “Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir.” dedi. Bunun üzerine inkârdan gelen (Nemrut), ağzı açık kaldı. Allah zalim bir toplumu hidayete erdirmez.
Muhakkak ki doğruları inkârdan gelenler ve bu hâlde ölenler var ya, onlardan her birisinin yeryüzü kadar altını olsa ve hepsini feda etseler asla kabul görmez. Artık onlar için acıklı bir azap var ve onlara orada yardım edecek hiçbir kimse yoktur.
(Bu azap) bazı yüzlerin güleceği bazı yüzlerin ise düşeceği gündedir. Yüzleri düşenlere (şöyle denilir): “imana geldikten sonra inkârdan geldiniz, öyle mi? Öyleyse inkârdan gelmenize karşılık azabın zevkini çıkarın.
Bir de Allah bunu, inkârdan gelenlerin bir kısmının iflahını kessin veya (onlara) perişanlık versin de (onlar) umutları boşa çıkmış olarak cehennem olup gitsinler diye yaptı.
Allah yolunda savaş. Sen sadece kendinden sorumlu tutulacaksın. Mü'minleri de şevke getir. Umulur ki Allah, inkârdan gelenlerin gücünü keser. Allah'ın (kahır) gücü daha shiddetli ve ders olan cezası daha çetindir.
İnkârdan gelenler var ya!.. Yeryüzündeki her şey onların olsa ve bir misli daha olsa kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini feda ederlerdi ancak onlardan hiçbir şey kabul görmez. Onlar için acıklı bir azap var.
Onların çoğunun inkârdan gelenlerle dostluk ettiğini görürsün. Nefislerinin kendileri için önceden gönderdikleri ne kadar da kötüdür. (Bu yüzden) onlar Allah’ın hışmına uğramıştır ve sonsuza kadar azapta kalacaklardır.
Ey Nebi! Mü’minleri savaş için şevke getir. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelir. Eğer sizden yüz kişi olursa inkârdan gelenlerden bin kişiye galip gelir. Çünkü onlar, anlayıp dinlemeyen bir topluluktur.
Ve Büyük Hac günü, Allah'tan ve rasulünden insanlara bir duyuru: Allah, şirk koşanlardan kesinlikle uzaktır, onun rasulü de… Eğer tövbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer (küfre) dönerseniz bilin ki Allah'ı acze düşüremezsiniz. İnkârdan gelenlere elim bir azabın müjdesini ver.
İçlerinden bir adama, “İnsanları uyar ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında 'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver.” diye tarafımızdan vahyolunması, insanların acayibine mi gitti? İnkârdan gelenler, “Gerçekten bu, apaçık bir büyücüdür.” dediler.
Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı… (o yine bu kitap olurdu). Fakat emir sadece Allah’ındır. İman edenler anlamadılar mı ki Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi. İnkârdan gelenlerin başları yapıp ettiklerinden dolayı ya büyük bir derde girer ya da (bu sıkıntı) yurtlarının yakınına iner. Allah'ın vaadi yerine gelinceye kadar bu böyle sürüp gider. Çünkü Allah, sözünden dönmez.
Biz, elçileri sadece müjde vericiler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkârdan gelenler ise hakkı yürürlükten kaldırmak için mücadele veriyorlar. Ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyi de alaya alıyorlar.
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara söz vermiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl yetkili kıldıysa onları da yeryüzünde yetkili kılacak, kendileri için razı olduğu dinlerini sağlamlaştıracak ve onları korkularından kurtaracaktır. Onlar, yalnızca bana kul olurlar ve bana hiç bir şeyi şirk koşmazlar. Kim bundan sonra inkârdan gelirse işte onlar fasıktır.
İnkârdan gelenlerin, yeryüzünde (Allah'ı) acze düşüreceklerini sanmayasın! Onların varacağı yer ateştir. Ne kötü varış yeri!
Zayıf düşürülenler de büyüklük taslayanlara, “Hayır! Gece gündüz (işiniz) dümen çevirmekti. Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, ona eşler koşmamızı bize emrederdiniz.” derler. Artık azabı gördüklerinde, duydukları nedameti gizlerler; biz de o inkârdan gelenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar sadece amelleri yüzünden ceza çekerler.
Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları biz, şüphesiz ki yerli yerince ve belli bir süre için yarattık. İnkârdan gelenler, uyarıldıkları şeylere lakayıt kalırlar.
Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da inkârdan gelenlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükû edip secde ederken görürsün. Allah'tan fazıl ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekincilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük ecir vadetmiştir.
O (gemi), inkârdan gelinen kişiye (Nuh’a) bir ödül olarak gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
Bu sayfa yardımcı oldu mu?