أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Türkçe Deyim

inkârdan gelmek

inkârdan gelmek Deyim inkâr etmek.

— Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü

İlgili Deyimler

Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler

2/Bakara-6
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا
Bu kelime "imana gelmek" deyiminde vurgulanmış
يُؤْمِنُونَ
Bu kelime "imana gelmek" deyiminde vurgulanmış

Sen inkârdan gelenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir. Onlar imana gelmezler.

2/Bakara-89
وَلَمَّا جَٓاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْۙ وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِه۪ۘ فَلَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ

Daha önce kâfirlere karşı kendilerine bir ilahi yardımın gelmesini diledikleri hâlde; Allah katından kendi yanlarında olanı doğrulayıcı bir Kitap, özelliklerinden tanıdıkları şey kendilerine gelince onu inkârdan geldiler. Allah'ın laneti de o kâfirlerin üzerine olsun.

2/Bakara-253
تِلْكَ الرُّسُلُ فَضَّلْنَا
Bu kelime "üstün tutmak" deyiminde vurgulanmış
بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍۢ مِنْهُمْ مَنْ كَلَّمَ اللّٰهُ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍۜ وَاٰتَيْنَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ وَاَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا اقْتَتَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ بَعْدِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَلٰكِنِ اخْتَلَفُوا
Bu kelime "ihtilafa düşmek " deyiminde vurgulanmış
فَمِنْهُمْ مَنْ اٰمَنَ
Bu kelime "imana gelmek" deyiminde vurgulanmış
وَمِنْهُمْ مَنْ كَفَرَۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا اقْتَتَلُوا وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَفْعَلُ مَا
Bu kelime "dilediği gibi" deyiminde vurgulanmış
يُر۪يدُ۟
Bu kelime "dilediği gibi" deyiminde vurgulanmış

O elçilerin bir kısmını, diğerlerinden (farklı konularla ilgili) üstün (faziletli) tuttuk. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık beyyineler verdik ve onu Ruhülkudüs ile destekledik. Allah dileseydi arkalarından gelenler, kendilerine açık beyyineler geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi imana geldi, kimi de inkârdan geldi. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi lakin Allah dilediği gibi yapar.

2/Bakara-258
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ي حَٓاجَّ
Bu kelime "tartışmaya girmek " deyiminde vurgulanmış
اِبْرٰه۪يمَ ف۪ي رَبِّه۪ٓ اَنْ اٰتٰيهُ اللّٰهُ الْمُلْكَۢ اِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّيَ الَّذ۪ي يُحْـي۪
Bu kelime "(bir şeye) hayat vermek " deyiminde vurgulanmış
وَيُم۪يتُۙ قَالَ اَنَا۬ اُحْـي۪
Bu kelime "(bir şeye) hayat vermek " deyiminde vurgulanmış
وَاُم۪يتُۜ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ فَاِنَّ اللّٰهَ يَأْت۪ي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ
Bu kelime "ağzı açık kalmak " deyiminde vurgulanmış
الَّذ۪ي كَفَرَۜ وَاللّٰهُ لَا
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
يَهْدِي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۚ

Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim “Rabb’im hayat veren ve öldürendir.” demişti. O da “Hayat veren ve öldüren benim.” demişti. İbrahim “Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir.” dedi. Bunun üzerine inkârdan gelen (Nemrut), ağzı açık kaldı. Allah zalim bir toplumu hidayete erdirmez.

3/Aliimran-90
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْراً لَنْ
Bu kelime "kabul görmek " deyiminde vurgulanmış
تُقْبَلَ
Bu kelime "kabul görmek " deyiminde vurgulanmış
تَوْبَتُهُمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الضَّٓالُّونَ

Doğrusu, imanlarından sonra inkârdan gelenler, sonra inkârlarını arttıranlar; bunların tövbeleri kesinlikle kabul görmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir.

3/Aliimran-91
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ
Bu kelime "kabul görmek " deyiminde vurgulanmış
يُقْبَلَ
Bu kelime "kabul görmek " deyiminde vurgulanmış
مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَباً وَلَوِ
Bu kelime "feda etmek " deyiminde vurgulanmış
افْتَدٰى
Bu kelime "feda etmek " deyiminde vurgulanmış
بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ۟

Muhakkak ki doğruları inkârdan gelenler ve bu hâlde ölenler var ya!.. Onlardan her birisinin yeryüzü kadar altını olsa ve hepsini feda etseler, asla kabul görmez. Artık onlar için acıklı bir azap var ve onlara orada yardım edecek hiçbir kimse yoktur.

3/Aliimran-106
يَوْمَ تَبْيَضُّ
Bu kelime "yüzü gülmek" deyiminde vurgulanmış
وُجُوهٌ
Bu kelime "yüzü gülmek" deyiminde vurgulanmış
وَتَسْوَدُّ
Bu kelime "yüzü asılmak" deyiminde vurgulanmış
وُجُوهٌۚ
Bu kelime "yüzü asılmak" deyiminde vurgulanmış
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْوَدَّتْ
Bu kelime "yüzü asılmak" deyiminde vurgulanmış
وُجُوهُهُمْ۠
Bu kelime "yüzü asılmak" deyiminde vurgulanmış
اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ
Bu kelime "imana gelmek" deyiminde vurgulanmış
فَذُوقُوا
Bu kelime "(bir şeyin) zevkini çıkarmak " deyiminde vurgulanmış
الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ

(Bu azap) bazı yüzlerin güleceği bazı yüzlerin asılacağı gündedir. Yüzleri asılanlara (şöyle denilir): “imana geldikten sonra inkârdan geldiniz, öyle mi? Öyleyse inkârdan gelmenize karşılık azabın zevkini çıkarın.”

3/Aliimran-127
لِيَقْطَعَ
Bu kelime "iflahını kesmek" deyiminde vurgulanmış
طَرَفاً مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ
Bu kelime "perişanlık vermek " deyiminde vurgulanmış
فَيَنْقَلِبُوا
Bu kelime "cehennem olup gitmek" deyiminde vurgulanmış
خَٓائِب۪ينَ
Bu kelime "umudu boşa çıkmak " deyiminde vurgulanmış

Bir de Allah bunu, inkârdan gelenlerin bir kısmının iflahını kessin veya (onlara) perişanlık versin de (onlar) umutları boşa çıkmış olarak cehennem olup gitsinler diye yaptı.

4/Nisa-84
فَقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ لَا تُكَلَّفُ اِلَّا نَفْسَكَ وَحَرِّضِ
Bu kelime "şevke getirmek " deyiminde vurgulanmış
الْمُؤْمِن۪ينَۚ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَكُفَّ
Bu kelime "gücü kesilmek" deyiminde vurgulanmış
بَأْسَ
Bu kelime "gücü kesilmek" deyiminde vurgulanmış
الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَاللّٰهُ اَشَدُّ بَأْساً وَاَشَدُّ تَنْك۪يلاً
Bu kelime "ders olmak" deyiminde vurgulanmış

Allah yolunda savaş. Sen sadece kendinden sorumlu tutulacaksın. Mü'minleri de şevke getir. Umulur ki Allah, inkârdan gelenlerin gücünü keser. Allah'ın (kahır) gücü daha şiddetli ve ders olan cezası daha çetindir.

5/Maide-36
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ اَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا
Bu kelime "feda etmek " deyiminde vurgulanmış
بِه۪ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَا
Bu kelime "kabul görmek " deyiminde vurgulanmış
تُقُبِّلَ
Bu kelime "kabul görmek " deyiminde vurgulanmış
مِنْهُمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

İnkârdan gelenler var ya!.. Yeryüzündeki her şey onların olsa ve bir misli daha olsa kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini feda ederlerdi ancak onlardan hiçbir şey kabul görmez. Onlar için acıklı bir azap var.

5/Maide-80
تَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ
Bu kelime "dostluk etmek " deyiminde vurgulanmış
الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ لَبِئْسَ
Bu kelime "ne kadar " deyiminde vurgulanmış
مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ اَنْفُسُهُمْ اَنْ سَخِطَ
Bu kelime "darbe (darbeyi) yemek" deyiminde vurgulanmış
اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ

Onların çoğunun inkârdan gelenlerle dostluk ettiğini görürsün. Nefislerinin kendileri için önceden gönderdikleri ne kadar da kötüdür. (Bu yüzden) onlar Allah tarafından darbe yiyecek ve sonsuza kadar azapta kalacaklardır.

6/Enam-7
وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَاباً ف۪ي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِاَيْد۪يهِمْ لَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ

(Ey Resul!) Eğer sana kâğıda yazılmış bir kitap indirmiş olsaydık ve onu elleriyle tutsalardı, yine de o inkârdan gelenler, “Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir.” diyeceklerdi.

8/Enfal-65
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ
Bu kelime "şevke getirmek " deyiminde vurgulanmış
الْمُؤْمِن۪ينَ عَلَى الْقِتَالِۜ اِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُوا
Bu kelime "galip gelmek " deyiminde vurgulanmış
مِائَتَيْنِۚ وَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ يَغْلِبُٓوا
Bu kelime "galip gelmek " deyiminde vurgulanmış
اَلْفاً مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا
Bu kelime "anlayıp dinlemek " deyiminde vurgulanmış
يَفْقَهُونَ
Bu kelime "anlayıp dinlemek " deyiminde vurgulanmış

Ey Nebi! Mü’minleri savaş için şevke getir. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa iki yüze (kâfire) galip gelir. Eğer sizden yüz kişi olursa inkârdan gelenlerden bin kişiye galip gelir. Çünkü onlar, anlayıp dinlemeyen bir topluluktur.

9/Tevbe-3
وَاَذَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْاَكْبَرِ اَنَّ اللّٰهَ بَر۪ٓيءٌ مِنَ
Bu kelime "şirk koşmak " deyiminde vurgulanmış
الْمُشْرِك۪ينَۙ
Bu kelime "şirk koşmak " deyiminde vurgulanmış
وَرَسُولُهُۜ فَاِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي
Bu kelime "acze düşmek " deyiminde vurgulanmış
اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ
Bu kelime "müjde vermek (götürmek)" deyiminde vurgulanmış
الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ

Ve Büyük Hac günü, Allah'tan ve rasulünden insanlara bir duyuru: Allah, şirk koşanlardan kesinlikle uzaktır, onun rasulü de… Eğer tövbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer (küfre) dönerseniz bilin ki Allah'ı acze düşüremezsiniz. İnkârdan gelenlere elim bir azabın müjdesini ver.

10/Yunus-2
اَكَانَ لِلنَّاسِ عَجَباً
Bu kelime "acayibine gitmek " deyiminde vurgulanmış
اَنْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰى رَجُلٍ مِنْهُمْ اَنْ اَنْذِرِ النَّاسَ وَبَشِّرِ
Bu kelime "müjde vermek (götürmek)" deyiminde vurgulanmış
الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنَّ لَهُمْ قَدَمَ صِدْقٍ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ قَالَ الْكَافِرُونَ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ مُب۪ينٌ

İçlerinden bir adama, “İnsanları uyar ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında 'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver.” diye tarafımızdan vahyolunması, insanların acayibine mi gitti? İnkârdan gelenler, “Gerçekten bu, apaçık bir büyücüdür.” dediler.

18/Kehif-56
وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّا مُبَشِّر۪ينَ
Bu kelime "müjde vermek (götürmek)" deyiminde vurgulanmış
وَمُنْذِر۪ينَۚ وَيُجَادِلُ
Bu kelime "mücadele vermek" deyiminde vurgulanmış
الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِالْبَاطِلِ
Bu kelime "yürürlükten kaldırmak " deyiminde vurgulanmış
لِيُدْحِضُوا
Bu kelime "yürürlükten kaldırmak " deyiminde vurgulanmış
بِهِ الْحَقَّ وَاتَّخَذُٓوا
Bu kelime "alaya almak" deyiminde vurgulanmış
اٰيَات۪ي وَمَٓا اُنْذِرُوا هُزُواً
Bu kelime "alaya almak" deyiminde vurgulanmış

Biz, elçileri sadece müjde vericiler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkârdan gelenler ise hakkı yürürlükten kaldırmak için mücadele veriyorlar. Ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyi de alaya alıyorlar.

24/Nur-57
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مُعْجِز۪ينَ
Bu kelime "acze düşmek " deyiminde vurgulanmış
فِي الْاَرْضِۚ وَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ وَلَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟

İnkârdan gelenlerin, yeryüzünde (Allah'ı) acze düşüreceklerini sanmayasın! Onların varacağı yer ateştir. Ne kötü varış yeri!

34/Sebe-33
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُوا
Bu kelime "zayıf düşmek" deyiminde vurgulanmış
لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ
Bu kelime "dümen çevirmek " deyiminde vurgulanmış
الَّيْلِ وَالنَّهَارِ اِذْ تَأْمُرُونَـنَٓا اَنْ نَكْفُرَ بِاللّٰهِ وَنَجْعَلَ لَهُٓ اَنْدَاداًۜ وَاَسَرُّوا النَّدَامَةَ
Bu kelime "nedamet duymak (getirmek) " deyiminde vurgulanmış
لَمَّا رَاَوُا الْعَذَابَۜ وَجَعَلْنَا الْاَغْلَالَ ف۪ٓي اَعْنَاقِ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ هَلْ يُجْزَوْنَ
Bu kelime "ceza çekmek " deyiminde vurgulanmış
اِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Zayıf düşürülenler de büyüklük taslayanlara, “Hayır! Gece gündüz (işiniz) dümen çevirmekti. Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, ona eşler koşmamızı bize emrederdiniz.” derler. Artık azabı gördüklerinde, duydukları nedameti gizlerler; biz de o inkârdan gelenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar sadece amelleri yüzünden ceza çekerler.

40/Mü'min-4
مَا
Bu kelime "mücadele vermek" deyiminde vurgulanmış
يُجَادِلُ
Bu kelime "mücadele vermek" deyiminde vurgulanmış
ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ اِلَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ
Bu kelime "gezip tozmak" deyiminde vurgulanmış
فِي الْبِلَادِ

Allah'ın ayetlerine karşı inkârdan gelenlerden başkası mücadele vermez. Onların beldelerde diledikleri gibi gezip tozmaları seni aldatmasın.

46/Ahkaf-3
مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ
Bu kelime "lakayıt kalmak" deyiminde vurgulanmış

Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları biz, şüphesiz ki yerli yerince ve belli bir süre için yarattık. İnkârdan gelenler, uyarıldıkları şeylere lakayıt kalırlar.

48/Fetih-29
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً
Bu kelime "secde etmek" deyiminde vurgulanmış
يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناًۘ س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِۚۛ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْج۪يلِ۠ۛ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْـَٔهُ۫ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِه۪ يُعْجِبُ
Bu kelime "(birinin) hoşuna gitmek" deyiminde vurgulanmış
الزُّرَّاعَ لِيَغ۪يظَ بِهِمُ الْكُفَّارَۜ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً

Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da inkârdan gelenlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükû edip secde ederken görürsün. Allah'tan fazıl ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekincilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük ecir vadetmiştir.

54/Kamer-14
تَجْر۪ي
Bu kelime "akıp gitmek " deyiminde vurgulanmış
بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ

O (gemi), inkârdan gelinen kişiye (Nuh’a) bir ödül olarak gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

Bu sayfa yardımcı oldu mu?

Geri bildiriminiz için teşekkürler!
Güncelleme: 15.09.2025
Paylaş: