أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Türkçe Deyim

(birinin) başına gelmek

(birinin) başına gelmek Deyim beklenmedik, şaşırtıcı bir olay veya durumla karşılaşmak.

— Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü

İlgili Deyimler

Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler

2/Bakara-156
اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ

Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde "Şüphesiz biz Allah'a aidiz ve ona döneceğiz." derler.

3/Aliimran-146
وَكَاَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَۙ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَث۪يرٌۚ فَمَا وَهَنُوا لِمَٓا اَصَابَهُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَمَا
Bu kelime "zaafa kapılmak " deyiminde vurgulanmış
ضَعُفُوا
Bu kelime "zaafa kapılmak " deyiminde vurgulanmış
وَمَا اسْتَكَانُواۜ
Bu kelime "boyun eğmek" deyiminde vurgulanmış
وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِر۪ينَ

Nice nebiler var ki kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa kapılmadılar, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.

3/Aliimran-153
اِذْ
Bu kelime "tabana kuvvet kaçmak " deyiminde vurgulanmış
تُصْعِدُونَ
Bu kelime "tabana kuvvet kaçmak " deyiminde vurgulanmış
وَلَا تَلْوُ۫نَ عَلٰٓى اَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ ف۪ٓي اُخْرٰيكُمْ فَاَثَابَكُمْ
Bu kelime "gam çekmek " deyiminde vurgulanmış
غَماًّ
Bu kelime "gam çekmek " deyiminde vurgulanmış
بِغَمٍّ
Bu kelime "gam çekmek " deyiminde vurgulanmış
لِكَيْلَا
Bu kelime "hüzne kapılmak" deyiminde vurgulanmış
تَحْزَنُوا
Bu kelime "hüzne kapılmak" deyiminde vurgulanmış
عَلٰى مَا
Bu kelime "elden kaçırmak" deyiminde vurgulanmış
فَاتَكُمْ
Bu kelime "elden kaçırmak" deyiminde vurgulanmış
وَلَا مَٓا اَصَابَكُمْۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

O zaman elçi arkanızdan sizi çağırdığı hâlde siz, hiç kimseye dönüp bakmadan tabana kuvvet kaçıyordunuz. Bundan dolayı, elden kaçırdıklarınız ve başınıza gelenler için hüzne kapılmayasınız diye (Allah) size, gam üstüne gam çektirdi. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

3/Aliimran-166
وَمَٓا اَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِاِذْنِ اللّٰهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِن۪ينَۙ

İki topluluğun karşılaştığı gün başınıza birşey gelmesi, Allah'ın izniyle gerçek iman sahiplerinin bilinmesi içindi.

4/Nisa-62
فَكَيْفَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ
Bu kelime "yapıp etmek " deyiminde vurgulanmış
اَيْد۪يهِمْ ثُمَّ جَٓاؤُ۫كَ يَحْلِفُونَ
Bu kelime "ant içmek " deyiminde vurgulanmış
بِاللّٰهِ اِنْ
Bu kelime "(birine) kastı olmak " deyiminde vurgulanmış
اَرَدْنَٓا
Bu kelime "(birine) kastı olmak " deyiminde vurgulanmış
اِلَّٓا اِحْسَاناً وَتَوْف۪يقاً

Kendi elleriyle yapıp ettiklerinden dolayı başlarına bir musibet geldiğinde nasıl oluyor da sana gelip 'Bizim iyilik ve uzlaştırmadan başka bir kastımız olmamıştı.' diye Allah'a ant içiyorlar?

5/Maide-106
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا
Bu kelime "vakti gelmek " deyiminde vurgulanmış
حَضَرَ
Bu kelime "vakti gelmek " deyiminde vurgulanmış
اَحَدَكُمُ
Bu kelime "vakti gelmek " deyiminde vurgulanmış
الْمَوْتُ
Bu kelime "vakti gelmek " deyiminde vurgulanmış
ح۪ينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ اَوْ اٰخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةُ الْمَوْتِۜ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمَانِ
Bu kelime "yemin billah etmek" deyiminde vurgulanmış
بِاللّٰهِ
Bu kelime "yemin billah etmek" deyiminde vurgulanmış
اِنِ
Bu kelime "kuşku beslemek (duymak) " deyiminde vurgulanmış
ارْتَبْتُمْ
Bu kelime "kuşku beslemek (duymak) " deyiminde vurgulanmış
لَا نَشْتَر۪ي بِه۪ ثَمَناً وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الْاٰثِم۪ينَ

Ey iman edenler, Birinize ölüm vakti geldiğinde (bu kişinin) vasiyetiyle ilgili şahitlik etmesi için aranızdan adaletli iki kişi (belirleyin.) Veya yolculuk yaparken (böyle bir) ölüm musibeti başınıza gelmişse sizden olmayan iki kişiyi (şahit tutun.) Şayet kuşku duyarsanız namazdan sonra onlar da (size) “Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiç bir değere değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz; Aksi hâlde elbette günahkârlardan oluruz.” diye yemin billah etsinler.

11/Hud-81
قَالُوا يَا لُوطُ اِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُٓوا اِلَيْكَ فَاَسْرِ
Bu kelime "yola çıkmak " deyiminde vurgulanmış
بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَلَا
Bu kelime "gözü arkada kalmak" deyiminde vurgulanmış
يَلْتَفِتْ
Bu kelime "gözü arkada kalmak" deyiminde vurgulanmış
مِنْكُمْ اَحَدٌ اِلَّا امْرَاَتَكَۜ اِنَّهُ مُص۪يبُهَا مَٓا اَصَابَهُمْۜ اِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُۜ اَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَر۪يبٍ

(Elçiler) dediler: "Ey Lut! Biz Rabb’inin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle yola çıkıp yürü. Sizden hiç kimsenin gözü arkada kalmasın; tabii ki karın hariç. Onların başına gelen onun da başına gelecektir. Onlara vadedilen (azabın) gelme vakti sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?"

11/Hud-89
وَيَا قَوْمِ لَا
Bu kelime "sebebiyet vermek " deyiminde vurgulanmış
يَجْرِمَنَّكُمْ
Bu kelime "sebebiyet vermek " deyiminde vurgulanmış
شِقَاق۪ٓي
Bu kelime "karşı çıkmak" deyiminde vurgulanmış
اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ

Ey kavmim! Bana karşı çıkmanız, Nuh kavminin yahut Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelenlerin benzerinin sizin de başınıza gelmesine “sebebiyet vermesin.” Lut kavmi de sizden uzak değildir!

22/Hac-11
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللّٰهَ عَلٰى
Bu kelime "ucundan tutmak" deyiminde vurgulanmış
حَرْفٍۚ
Bu kelime "ucundan tutmak" deyiminde vurgulanmış
فَاِنْ اَصَابَهُ
Bu kelime "hayrını görmek " deyiminde vurgulanmış
خَيْرٌۨ
Bu kelime "hayrını görmek " deyiminde vurgulanmış
اطْمَاَنَّ
Bu kelime "tatmin olmak" deyiminde vurgulanmış
بِه۪ۚ وَاِنْ اَصَابَتْهُ فِتْنَةٌۨ انْقَلَبَ
Bu kelime "yolunu değiştirmek " deyiminde vurgulanmış
عَلٰى
Bu kelime "yolunu değiştirmek " deyiminde vurgulanmış
وَجْهِه۪۠
Bu kelime "yolunu değiştirmek " deyiminde vurgulanmış
خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُب۪ينُ

İnsanlardan kimi de Allah'a (dinin sadece) bir ucundan tutup ibadet eder. Eğer bunun hayrını görürse onunla tatmin olur ve eğer başına bir bela gelirse yolunu değiştirir. O, dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte bu apaçık bir kayıptır.

28/Kasas-47
وَلَوْلَٓا اَنْ تُص۪يبَهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ
Bu kelime "yapıp etmek " deyiminde vurgulanmış
اَيْد۪يهِمْ فَيَقُولُوا رَبَّـنَا لَوْلَٓا اَرْسَلْتَ اِلَيْنَا رَسُولاً فَنَتَّبِعَ اٰيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ

Kendi elleriyle yapıp ettiklerinden dolayı başlarına bir musibet geldiğinde "Rabb’imiz! Bize bir elçi gönderseydin de senin ayetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık." diyecek olmasalardı, (seni göndermezdik.)

39/Zümer-51
فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ
Bu kelime "kötülük etmek (yapmak) " deyiminde vurgulanmış
مَا
Bu kelime "kötülük etmek (yapmak) " deyiminde vurgulanmış
كَسَبُواۜ
Bu kelime "kötülük etmek (yapmak) " deyiminde vurgulanmış
وَالَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ سَيُص۪يبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ
Bu kelime "kötülük etmek (yapmak) " deyiminde vurgulanmış
مَا
Bu kelime "kötülük etmek (yapmak) " deyiminde vurgulanmış
كَسَبُواۙ
Bu kelime "kötülük etmek (yapmak) " deyiminde vurgulanmış
وَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَ
Bu kelime "acze düşmek " deyiminde vurgulanmış

Sonra yaptıkları kötülüklerin vebali başlarına geldi. Bunlardan da zulmedenlerin yaptıkları kötülüklerin vebali, başlarına gelecektir. Bu hususta (Allah'ı) acze düşüremezler.

40/Mü'min-28
وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌۗ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ ا۪يمَانَهُٓ اَتَقْتُلُونَ رَجُلاً اَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللّٰهُ وَقَدْ جَٓاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاِنْ يَكُ كَاذِباً فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۚ وَاِنْ يَكُ صَادِقاً يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذ۪ي يَعِدُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
يَهْد۪ي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ
Bu kelime "aşırı gitmek" deyiminde vurgulanmış
كَذَّابٌ

Firavun ailesinden imanını gizleyen mü'min bir adam dedi ki "Bir adamı 'Rabb’im Allah'tır.' dediğinden dolayı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabb’inizden apaçık deliller getirmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru sözlüyse o zaman size vadettiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allah aşırı giden yalancıyı hidayete erdirmez.

42/Şûra-30
وَمَٓا اَصَابَكُمْ مِنْ مُص۪يبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْد۪يكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ

Başınıza bir musibet gelmişse bu, sizin kendi kazandıklarından dolayıdır. Çoğunu da (Allah) affeder.

57/Hadid-22
مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌۚ

Arzda olan ve bizzat sizin başına gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu (size) yaşatmadan önce bir kitapta (kayıtlı) olmasın! Bu, Allah için kuşkusuz çok kolaydır.

64/Tegabun-11
مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

Allah'ın izni olmadıkça başınıza bir musibet gelmez. Kim Allah'a iman ederse (Allah) onun kalbini hidayete yöneltir. Allah her şeyi bilendir.

Bu sayfa yardımcı oldu mu?

Geri bildiriminiz için teşekkürler!
Güncelleme: 08.07.2025
Paylaş: