أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Türkçe Deyim

kuşku beslemek (duymak)

kuşku beslemek (duymak) Deyim kuşkulanmak.

— Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü

Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler

2/Bakara-23
وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪ۖ وَادْعُوا
Bu kelime "davet etmek " deyiminde vurgulanmış
شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku duyuyorsanız siz de onun bir suresinin benzerini getirin ve eğer (sözüne) sadık kalanlardansanız Allah'tan başka şahitlerinizi de davet edin. (çağırın).

5/Maide-106
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا
Bu kelime "vakti gelmek " deyiminde vurgulanmış
حَضَرَ
Bu kelime "vakti gelmek " deyiminde vurgulanmış
اَحَدَكُمُ
Bu kelime "vakti gelmek " deyiminde vurgulanmış
الْمَوْتُ
Bu kelime "vakti gelmek " deyiminde vurgulanmış
ح۪ينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ اَوْ اٰخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ
Bu kelime "(birinin) başına gelmek " deyiminde vurgulanmış
مُص۪يبَةُ
Bu kelime "(birinin) başına gelmek " deyiminde vurgulanmış
الْمَوْتِۜ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمَانِ
Bu kelime "yemin billah etmek" deyiminde vurgulanmış
بِاللّٰهِ
Bu kelime "yemin billah etmek" deyiminde vurgulanmış
اِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَر۪ي بِه۪ ثَمَناً وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الْاٰثِم۪ينَ

Ey iman edenler, Birinize ölüm vakti geldiğinde (bu kişinin) vasiyetiyle ilgili şahitlik etmesi için aranızdan adaletli iki kişi (belirleyin.) Veya yolculuk yaparken (böyle bir) ölüm musibeti başınıza gelmişse sizden olmayan iki kişiyi (şahit tutun.) Şayet kuşku duyarsanız namazdan sonra onlar da (size) “Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiç bir değere değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz; Aksi hâlde elbette günahkârlardan oluruz.” diye yemin billah etsinler.

9/Tevbe-45
اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ

Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalplerinde kuşku besleyip kendileri de o kuşkularının içinde bocalayan kimseler senden izin isterler.

22/Hac-5
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَاِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْۜ وَنُقِرُّ فِي الْاَرْحَامِ مَا نَشَٓاءُ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلاً ثُمَّ لِتَبْلُغُٓوا اَشُدَّكُمْۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفّٰى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْـٔاًۜ وَتَرَى الْاَرْضَ هَامِدَةً فَاِذَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَٓاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَاَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍ

Ey İnsanlar! Eğer dirilme gününden kuşku duyuyorsanız şunu unutmayın ki sizi topraktan biz yarattık. Sonra sizi atılmış meniden, sonra ana rahmine asılmış kan pıhtısından ve belli belirsiz et parçasından meydana getirdik ki size bunları açıklıyoruz. Ve bunların arkasından tespit edilmiş, bizim dilediğimiz bir zamana kadar rahimlere sizi biz yerleştiririz. Sonra sizi çocuk olarak çıkartırız sonra siz (fiziki olarak) güçlü bir yapıya ulaşırsınız ve o güçlü çağlarınızda sizden canlarını aldıklarımız olduğu gibi, aynı zamanda sizden bir kısmınız, ömrünün en düşkün çağına, bir şeyi bilirken, bilmez duruma (yaşlılığa) döndürülen olur. Sen yeryüzünü kupkuru görürsün ve biz gökten su indirdiğimizde yeryüzü canlanır, toprağı kabarır ve çiftler halinde her türlü güzel bitkiler ortaya çıkar.

24/Nur-50
اَف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ
Bu kelime "gizli din taşımak" deyiminde vurgulanmış
اَمِ ارْتَابُٓوا اَمْ يَخَافُونَ اَنْ يَح۪يفَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُۜ بَلْ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ۟

Kalplerinde gizli din taşıyanlar mı var? Yoksa kuşku mu duydular? Yoksa Allah'ın ve elçisinin kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, onlar zalimlerin ta kendileridir.

29/Ankebut-48
وَمَا كُنْتَ تَتْلُوا مِنْ قَبْلِه۪ مِنْ كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَم۪ينِكَ اِذاً لَارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ

Sen daha önce ne bir kitap okuyor ne de onu elinle yazıyordun. Öyle olsaydı batıla uyanlar kuşku duyarlardı.

49/Hucurat-15
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ

Mehmet Çakır Meali Mümin dediğin, Allah ve resulüne hiç kuşku duymadan inanıp mallarıyla canlarıyla Allah için mücadele eden, doğrulardır.

57/Hadid-14
يُنَادُونَهُمْ اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنَّكُمْ فَـتَنْتُمْ
Bu kelime "başını derde sokmak " deyiminde vurgulanmış
اَنْفُسَكُمْ
Bu kelime "başını derde sokmak " deyiminde vurgulanmış
وَتَرَبَّصْتُمْ
Bu kelime "fırsat beklemek (aramak)" deyiminde vurgulanmış
وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْاَمَانِيُّ حَتّٰى جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ وَغَرَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

Münafıklar onlara “Biz sizinle beraber değil miydik?” diye seslenirler. (Müminler de) derler ki “Evet ama siz başınızı derde soktunuz, fırsat beklediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı!

65/Talak-4
وَالّٰٓئ۪ يَـئِسْنَ
Bu kelime "menopoza girmek" deyiminde vurgulanmış
مِنَ
Bu kelime "menopoza girmek" deyiminde vurgulanmış
الْمَح۪يضِ
Bu kelime "menopoza girmek" deyiminde vurgulanmış
مِنْ نِسَٓائِكُمْ اِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلٰثَةُ اَشْهُرٍۙ وَالّٰٓئ۪ لَمْ
Bu kelime "âdet görmek" deyiminde vurgulanmış
يَحِضْنَۜ
Bu kelime "âdet görmek" deyiminde vurgulanmış
وَاُو۬لَاتُ الْاَحْمَالِ اَجَلُهُنَّ اَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّۜ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ اَمْرِه۪ يُسْراً

Kadınlarınızdan menopoza girmiş olanlar hakkında kuşku duyarsanız bekleme süreleri üç aydır, âdet görmeyenler* de öyledir. Hamile olanların bekleme süreleri yapacakları doğumla biter. Kim Allah’tan çekinerek kendini korursa Allah ona işinde bir kolaylık gösterir.

74/Müddessir-31
وَمَا جَعَلْنَٓا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰٓئِكَةًۖ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَـفَرُواۙ لِيَسْتَيْقِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا ا۪يمَاناً وَلَا يَرْتَابَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ
Bu kelime "gizli din taşımak" deyiminde vurgulanmış
وَالْـكَافِرُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ
Bu kelime "dalalete düşmek " deyiminde vurgulanmış
اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَـهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَۜ وَمَا هِيَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ۟

O ateşi yönetme işinde meleklerden başkasına görev vermedik. Sayılarını da sırf kafirler için bir imtihan sebebi yaptık. Böylece kendilerine kitap verilenler kesin kanaate varır; mü’minlerin güvenleri artar, kendilerine kitap verilenler ile mü’minler kuşku duymazlar. Kalplerinde gizli din taşıyanlar ile kafirler de “Allah bu örnekle ne demek istiyor?” derler. Böylece Allah, dilediğini dalalete düşürür; dilediğini de hidayete erdirir. Allah’ın ordularını kendi dışında kimse bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.

Bu sayfa yardımcı oldu mu?

Geri bildiriminiz için teşekkürler!
Güncelleme: 02.07.2025
Paylaş: