fayda vermemek
fayda vermemek Deyim yararlı olmamak.
İlgili Deyimler
Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki melike -Harut'a ve Marut'a- indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi 'Biz, yalnızca bir fitneyiz (sizin için bir sınavız veya ayartıcıyız), sakın inkâr etme.' demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan karı kocayı ayıran -ev bozan- şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve fayda vermeyecek şeyi öğreniyorlardı. Ant olsun, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.
Kimsenin, kimseden hiçbir şey gider(e)meyeceği, kimseden bir fidye kabul görmeyeceği, kimseye şefaatin fayda vermeyeceği ve kimseye yardımda bulunulmayacağı bir günden sakının!
“Allah'ı bırakıp size zararı da olmayan, fayda da vermeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah işitendir, bilendir.” de.
De ki “Allah'ı bırakıp da bize fayda da vermeyen, zararı da olmayan şeye mi yalvaralım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra çark mı edelim? Tıpkı kendisini doğru yola davet eden arkadaşları, ‘Bizimle gel!' diye seslendikleri hâlde şeytanların aldatmasıyla yolunu şaşırmış kimse gibi mi (olalım?)” Yine de ki “Allah'ın hidayeti, gerçek hidayettir ve biz âlemlerin Rabb’ine teslim olmakla emrolunduk.”
Allah'ı bırakıp kendilerine zararı da olmayan, fayda da vermeyen şeylere kul oluyorlar ve "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir" diyorlar. De ki "Siz Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" O, onların şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir.
Allah'ı bırakıp kendilerine zararı da olmayan, fayda da vermeyen şeylere kul oluyorlar ve "Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki "Siz Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" Allah onların şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir.
Onlara de ki “Allah dilemedikçe kendi nefsime, bir zararım da olmaz, fayda da veremem. Her toplumun bir eceli vardır. Eceli gelen, bir saat bile olsa arkaya da bırakılmaz, öne de alınmaz.”
Allah'ı bırakıp sana fayda da vermeyen, zararı da olmayan şeye yalvarma. Eğer böyle yaparsan zalimlerden olursun.
'Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse ben size nasihatte bulunsam da nasihatim size fayda vermez. O sizin Rabbinizdir ve O'na döndürüleceksiniz.'
Onlar, kendilerine bir karşılık veremediğini, zarar da vermeye fayda da vermeye bir gücünün olmadığını görmüyorlar mı?
O gün, Rahman'ın müsaade ettiği ve sözünden razı olduğundan başkasının şefaati fayda vermez.
“O hâlde, Allah'ı bırakıp da sizlere fayda vermeyen, zararı da olmayan şeye mi kul oluyorsunuz?”
Allah'ı bırakıp kendisine zararı da olmayan, fayda da vermeyen şeye yalvarır. İşte bu, derin bir sapıklıktır.
Allah'ı bırakıp kendilerine fayda vermeyen, zararı da olmayan şeye kul oluyorlar. İnkârcı da Rabb’ine karşı uğraşıp durmaktadır.
"O gün mallar oğullar fayda vermez."
O gün zulmedenlere özür dilemeleri bir fayda vermez, onlardan artık (Allah'ı) hoşnut edecek bir şey yapmaları da istenmez.
"Fetih (hüküm) günü inkâr edenlere (o gün) iman etmeleri fayda vermez ve kendilerine göz de açtırılmaz." de.
“Eğer ölümden veya öldürülmekten firar ediyorsanız firar size asla fayda vermez! Olsa da yaşatılacağınız süre çok değildir.” de.
Onun katında kendisine müsaade ettiğinin dışında kimsenin şefaati fayda vermez. Sonunda kalplerinden korku giderilince "Rabbiniz ne söyledi?" derler. "Hakkı…" derler. O yücedir, büyüktür.
O gün zalimlere özür dilemeleri fayda vermez. Lanet onlaradır ve yurdun en kötüsü de onlaradır.
Bu sayfa yardımcı oldu mu?