أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Türkçe Deyim

haber vermek

haber vermek Deyim 1) bildirmek, haber ulaştırmak;

— Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü

İlgili Deyimler

Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler

3/Aliimran-15
قُلْ اَؤُ۬نَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذٰلِكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَاَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِۚ

Söyle: “Size o dünyevî zevklerden daha hayırlı olan şeyleri haber vereyim mi? Takva sahipleri için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.”

3/Aliimran-16
اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّـنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ

Bunlar, "Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru!" diyenlerdir.

3/Aliimran-49
وَرَسُولاً اِلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنّ۪ي قَدْ جِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْۙ اَنّ۪ٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ ف۪يهِ فَيَكُونُ طَيْراً بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ وَاُحْـيِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَۙ ف۪ي بُيُوتِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ

"İsrailoğulları'na bir elçi olarak gönderilerek onlara şöyle diyecektir: "Ben size Rabb’inizin katından bir ayetle geldim. Size çamurdan kuş görüntüsünde bir şey yapar sonra içine üflerim ve Allah'ın izniyle kuş olur. Yine anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiririm ve Allah'ın izniyle, ölüleri diriltirim. Size yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi haber veririm. Eğer siz gerçekten iman etmiş kimselerseniz bunlarda sizin için kesin ayet vardır."

5/Maide-14
وَمِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰٓى اَخَذْنَا
Bu kelime "söz almak" deyiminde vurgulanmış
م۪يثَاقَهُمْ
Bu kelime "söz almak" deyiminde vurgulanmış
فَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا
Bu kelime "hatırında tutmak " deyiminde vurgulanmış
ذُكِّرُوا
Bu kelime "hatırında tutmak " deyiminde vurgulanmış
بِه۪ۖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ

"Biz Hristiyanlarız." diyenlerden de kuvvetli söz almıştık. Onlar, hatırlarında tutmaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. Biz de onların aralarına kıyamet gününe kadar devam edecek bir düşmanlık ve kin saldık. Allah, yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.

5/Maide-48
وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا
Bu kelime "havasına uymak " deyiminde vurgulanmış
تَتَّبِعْ
Bu kelime "havasına uymak " deyiminde vurgulanmış
اَهْوَٓاءَهُمْ
Bu kelime "havasına uymak " deyiminde vurgulanmış
عَمَّا جَٓاءَكَ مِنَ الْحَقِّۜ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجاًۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ
Bu kelime "imtihana çekmek " deyiminde vurgulanmış
ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْ فَاسْتَبِقُوا
Bu kelime "yarışa kalkmak" deyiminde vurgulanmış
الْخَيْرَاتِۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَۙ
Bu kelime "ihtilafa düşmek " deyiminde vurgulanmış

Sana da Kitap'ı, hak ile, kendinden önceki kitapları doğrulayıcı ve onların üzerine şahit olarak indirdik. Sen de onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların havasına uyma. Sizin her biriniz için bir şeriat ve bir yol belirledik. Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. Ancak (bu) size verdiklerinden sizi imtihana çekmek içindir. Artık hayırlarda yarışa kalkın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, üzerinde ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

5/Maide-60
قُلْ هَلْ اُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ مَنْ لَعَنَهُ
Bu kelime "lanet etmek " deyiminde vurgulanmış
اللّٰهُ وَغَضِبَ
Bu kelime "gazaba gelmek " deyiminde vurgulanmış
عَلَيْهِ وَجَعَلَ
Bu kelime "(bir şeyi) maymuna benzetmek (çevirmek, döndürmek)" deyiminde vurgulanmış
مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ
Bu kelime "(bir şeyi) maymuna benzetmek (çevirmek, döndürmek)" deyiminde vurgulanmış
وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَاناً وَاَضَلُّ عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ

Söyle: “Allah katında, 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazaba geldiği ve onlardan bazısını maymunlara ve domuzlara çevirdiği ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır.”

5/Maide-105
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا
Bu kelime "zarar vermek " deyiminde vurgulanmış
يَضُرُّكُمْ
Bu kelime "zarar vermek " deyiminde vurgulanmış
مَنْ ضَلَّ
Bu kelime "dalalete düşmek " deyiminde vurgulanmış
اِذَا
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
اهْتَدَيْتُمْۜ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Ey iman edenler! Siz kendinizden sorumlusunuz. Siz hidayete ererseniz dalalete düşmüş kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır ve o size yapmakta olduklarını haber verecektir.

6/Enam-164
قُلْ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْغ۪ي رَباًّ وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍۜ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ اِلَّا عَلَيْهَاۚ وَلَا
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
تَزِرُ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
وَازِرَةٌ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
وِزْرَ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
اُخْرٰىۚ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ

Şöyle de: "Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka kendime Rab mi arayacağım? Herkesin kazandığı sadece kendinedir. Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabb’inizedir. O size hakkında görüş ayrılığına düştüğünüz şeyleri haber verecektir.

9/Tevbe-64
يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ اَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلِ اسْتَهْزِؤُ۫اۚ
Bu kelime "alaya almak" deyiminde vurgulanmış
اِنَّ اللّٰهَ مُخْرِجٌ
Bu kelime "(bir durumu) açığa çıkarmak " deyiminde vurgulanmış
مَا تَحْذَرُونَ
Bu kelime "keyfi kaçmak" deyiminde vurgulanmış

Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin indirilmesinden çekiniyorlar. (Onlara) söyle: “Siz alaya alın. Kuşkusuz ki Allah, keyfinizi kaçıran şeyi açığa çıkaracaktır.”

9/Tevbe-94
يَعْتَذِرُونَ
Bu kelime "özür dilemek " deyiminde vurgulanmış
اِلَيْكُمْ اِذَا
Bu kelime "geri dönmek " deyiminde vurgulanmış
رَجَعْتُمْ
Bu kelime "geri dönmek " deyiminde vurgulanmış
اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا
Bu kelime "özür dilemek " deyiminde vurgulanmış
تَعْتَذِرُوا
Bu kelime "özür dilemek " deyiminde vurgulanmış
لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ
Bu kelime "geri çevirmek" deyiminde vurgulanmış
اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ
Bu kelime "göze görünmek " deyiminde vurgulanmış
فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

(Seferden) onların yanına geri döndüğünüzde sizden özür dileyecekler. “(Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız. Allah elbette haberlerinizi bize bildirmiştir. İş(ler)inizi Allah da görecektir, Elçisi de. Sonra gaibi de göze görüneni de bilene geri çevrileceksiniz ve amellerinizi size o haber verecektir.” de.

9/Tevbe-105
وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۜ وَسَتُرَدُّونَ
Bu kelime "geri çevirmek" deyiminde vurgulanmış
اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ
Bu kelime "göze görünmek " deyiminde vurgulanmış
فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ

“Yapacağınızı yapın. Allah sizin yaptığınızı görecektir. Onun elçisi ve mü'minler de… Sonra da gaibi de göze görüneni de bilene geri çevrileceksiniz ve amellerinizi size o haber verecektir.” de.

10/Yunus-18
وَيَعْبُدُونَ
Bu kelime "(bir şeye) kul olmak " deyiminde vurgulanmış
مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا
Bu kelime "zararı olmamak " deyiminde vurgulanmış
يَضُرُّهُمْ
Bu kelime "zararı olmamak " deyiminde vurgulanmış
وَلَا
Bu kelime "fayda vermemek " deyiminde vurgulanmış
يَنْفَعُهُمْ
Bu kelime "fayda vermemek " deyiminde vurgulanmış
وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِۜ قُلْ اَتُنَبِّؤُ۫نَ اللّٰهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ سُبْحَانَهُ
Bu kelime "kıyas kabul etmez " deyiminde vurgulanmış
وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Bu kelime "şirk koşmak " deyiminde vurgulanmış

Allah'ı bırakıp kendilerine zararı da olmayan, fayda da vermeyen şeylere kul oluyorlar ve "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir" diyorlar. De ki "Siz Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" O, onların şirk koştuklarından, kıyas kabul etmez üstünlükte ve yüceliktedir.

10/Yunus-23
فَلَمَّٓا اَنْجٰيهُمْ اِذَا هُمْ يَبْغُونَ
Bu kelime "baştan çıkmak" deyiminde vurgulanmış
فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّمَا بَغْيُكُمْ
Bu kelime "baştan çıkmak" deyiminde vurgulanmış
عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْۙ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ اِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksızlık ederek baştan çıkarlar. Ey İnsanlar! Sizin baştan çıkmanız, sırf kendi aleyhinizedir. (Bununla) sadece dünya hayatının meta’sını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz.

12/Yusuf-36
وَدَخَلَ
Bu kelime "içeri girmek " deyiminde vurgulanmış
مَعَهُ السِّجْنَ
Bu kelime "içeri girmek " deyiminde vurgulanmış
فَتَيَانِۜ قَالَ اَحَدُهُمَٓا اِنّ۪ٓي اَرٰين۪ٓي اَعْصِرُ خَمْراًۚ وَقَالَ الْاٰخَرُ اِنّ۪ٓي اَرٰين۪ٓي اَحْمِلُ فَوْقَ رَأْس۪ي خُبْزاً تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُۜ نَبِّئْنَا بِتَأْو۪يلِه۪ۚ اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ
Bu kelime "inayette bulunmak " deyiminde vurgulanmış
الْمُحْسِن۪ينَ
Bu kelime "inayette bulunmak " deyiminde vurgulanmış

Yusuf'la birlikte içeri (zindana) iki genç daha girmişti. Onlardan biri "Ben rüyada kendimi şarap (üzüm) sıkarken görüyorum!" dedi. Diğeri ise "Ben de rüyada başımda ekmek taşıdığımı ve kuşların ondan yediğini görüyorum! Bize bunların ne şekilde sonuçlanacağını (tevilini) haber ver. Doğrusu biz şeni, inayette bulunanlardan (muhsinun) biri olarak görüyoruz."

12/Yusuf-37
قَالَ لَا يَأْت۪يكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِه۪ٓ اِلَّا نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْو۪يلِه۪ قَبْلَ اَنْ يَأْتِيَكُمَاۜ ذٰلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَن۪ي رَبّ۪يۜ اِنّ۪ي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَۙ

Yusuf dedi: “Yiyeceğiniz yemek önünüze gelmeden önce, onun (rüyalarınızın) sonucunu size haber veririm. Bu, bana Rabb’imin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.”

13/Ra'd-33
اَفَمَنْ هُوَ قَٓائِمٌ عَلٰى كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْۚ وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَۜ قُلْ سَمُّوهُمْۜ
Bu kelime "ad vermek" deyiminde vurgulanmış
اَمْ تُنَبِّؤُ۫نَهُ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي الْاَرْضِ اَمْ بِظَاهِرٍ مِنَ الْقَوْلِۜ بَلْ زُيِّنَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مَكْرُهُمْ وَصُدُّوا عَنِ السَّب۪يلِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ
Bu kelime "dalalete düşmek " deyiminde vurgulanmış
اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
هَادٍ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış

Bütün kazandıklarıyla her bir nefsin üzerinde böylesine egemen olan başka kim vardır? Böyle iken tuttular da Allah'a ortaklar uydurdular. De ki " Siz onlara ad vermekle ona (Allah) yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz? Yoksa (bu adlar) anlamı olmayan kuru bir laf mı? Doğrusu küfre sapanlara kendi oyunları güzel gösterildi de yoldan saptırıldılar. Allah her kimi dalalete düşürürse artık onu hidayete erdirecek kimse yoktur.

15/Hicir-51
وَنَبِّئْهُمْ عَنْ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَۢ

Onlara İbrahim'in konuklarından da haber ver.

18/Kehif-78
قَالَ هٰذَا فِرَاقُ بَيْن۪ي وَبَيْنِكَۚ سَاُنَبِّئُكَ بِتَأْو۪يلِ مَا لَمْ
Bu kelime "üstesinden gelmek" deyiminde vurgulanmış
تَسْتَطِـعْ
Bu kelime "üstesinden gelmek" deyiminde vurgulanmış
عَلَيْهِ صَبْراً

O kul şöyle dedi: “İşte bu, artık ayrılmamızın sebebidir. Şimdi sana, sabırla üstesinden gelemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.”

31/Lokman-15
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا
Bu kelime "sahip çıkmak" deyiminde vurgulanmış
فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Eğer seni, hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa o zaman onlara itaat etme. Onlara dünyada örf uygun olarak sahip çık ve bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz banadır. Böylece ben size yaptıklarınızı haber veririm.

34/Sebe-7
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ اِذَا مُزِّقْتُمْ
Bu kelime "darmadağın olmak" deyiminde vurgulanmış
كُلَّ
Bu kelime "darmadağın olmak" deyiminde vurgulanmış
مُمَزَّقٍۙ
Bu kelime "darmadağın olmak" deyiminde vurgulanmış
اِنَّكُمْ لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۚ

İnkâr edenler dediler: "İşte siz (çürüyüp) darmadağın olduktan sonra yeni baştan yaratılacakmışsınız! Bunu haber veren kimseyi gösterelim mi size?

35/Fatır-14
اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا
Bu kelime "yanıt vermek " deyiminde vurgulanmış
لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟

Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza yanıt veremezler. Kıyamet günü de ortak koşmanızı inkâr ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan (Allah) gibi haber veremez.

39/Zümer-6
خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۜ يَخْلُقُكُمْ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقاً مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ ف۪ي ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ

(Allah) sizi tek bir nefisten (candan/cevherden) yaratmıştır; sonra ondan (o candan/cevherden) eşini de var etmiştir. Sizin için hayvanlardan da sekiz çift indirmiştir (yaratmıştır). Sizi annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde aşamalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu, Rabb’iniz Allah’tır. Mülk onundur. Ondan başka ilah yoktur. Nasıl oluyor da (gerçeklerden) döndürülüyorsunuz!

39/Zümer-7
اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ وَلَا
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
تَزِرُ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
وَازِرَةٌ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
وِزْرَ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
اُخْرٰىۜ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz Allah, size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden bunu kabul eder. Hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez. Nihayet hepinizin dönüşü, Rabb’inizedir. Amellerinizi o size haber verir. Çünkü o, göğüslerde olan her şeyi hakkıyla bilir.

41/Fussilet-50
وَلَئِنْ اَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِنَّا مِنْ بَعْدِ ضَرَّٓاءَ
Bu kelime "zarar gelmek " deyiminde vurgulanmış
مَسَّتْهُ
Bu kelime "zarar gelmek " deyiminde vurgulanmış
لَيَقُولَنَّ هٰذَا ل۪يۙ وَمَٓا اَظُنُّ السَّاعَةَ قَٓائِمَةًۙ وَلَئِنْ رُجِعْتُ اِلٰى رَبّ۪ٓي اِنَّ ل۪ي عِنْدَهُ لَلْحُسْنٰىۚ فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُواۘ وَلَنُذ۪يقَنَّهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَل۪يظٍ

Ant olsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka “Bu benim hakkımdır, Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Ant olsun, Rabb’ime döndürülürsem şüphesiz onun yanında benim için daha güzel şeyler vardır.” der. Ant olsun, biz inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve ant olsun, onlara mutlaka ağır azaptan tattıracağız.

62/Cuma-8
قُلْ اِنَّ الْمَوْتَ الَّذ۪ي تَفِرُّونَ
Bu kelime "firar etmek" deyiminde vurgulanmış
مِنْهُ فَاِنَّهُ مُلَاق۪يكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ
Bu kelime "göze görünmek " deyiminde vurgulanmış
فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ۟

“Kendisinden firar ettiğiniz ölüm, sizi mutlaka bulacaktır. Sonra gaibi de göze görüneni de bilene geri çevrileceksiniz ve amellerinizi size o haber verecektir.” de.

66/Tahrim-3
وَاِذْ اَسَرَّ
Bu kelime "sır vermek (sızdırmak) " deyiminde vurgulanmış
النَّبِيُّ اِلٰى بَعْضِ اَزْوَاجِه۪ حَد۪يثاًۚ
Bu kelime "sır vermek (sızdırmak) " deyiminde vurgulanmış
فَلَمَّا نَبَّاَتْ بِه۪ وَاَظْهَرَهُ اللّٰهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَاَعْرَضَ عَنْ بَعْضٍۚ فَلَمَّا نَبَّاَهَا بِه۪ قَالَتْ مَنْ اَنْبَاَكَ هٰذَاۜ قَالَ نَبَّاَنِيَ الْعَل۪يمُ الْخَب۪يرُ

Hani Nebi, eşlerinden birine bir sır vermişti. (Fakat eşi) o sözü (başkasına) bildirip Allah da bunu (Nebi’ye) haber verince o da (konunun) bir kısmını (eşine) bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. (Nebi) bunu ona (eşine) bildirince, (eşi) “Bunu sana kim bildirdi?” diye sormuş, o da “Bilen, haberi olan (Allah) bana bildirdi.” demişti.

Bu sayfa yardımcı oldu mu?

Geri bildiriminiz için teşekkürler!
Güncelleme: 12.11.2025
Paylaş: