haber vermek
haber vermek Deyim 1) bildirmek, haber ulaştırmak;
İlgili Deyimler
Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler
Söyle: “Size o dünyevî zevklerden daha hayırlı olan şeyleri haber vereyim mi? Takva sahipleri için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.”
Bunlar, "Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru!" diyenlerdir.
"İsrailoğulları'na bir elçi olarak gönderilerek onlara şöyle diyecektir: "Ben size Rabb’inizin katından bir ayetle geldim. Size çamurdan kuş görüntüsünde bir şey yapar sonra içine üflerim ve Allah'ın izniyle kuş olur. Yine anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiririm ve Allah'ın izniyle, ölüleri diriltirim. Size yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi haber veririm. Eğer siz gerçekten iman etmiş kimselerseniz bunlarda sizin için kesin ayet vardır."
"Biz Hristiyanlarız." diyenlerden de kuvvetli söz almıştık. Onlar, hatırlarında tutmaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. Biz de onların aralarına kıyamet gününe kadar devam edecek bir düşmanlık ve kin saldık. Allah, yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
Sana da Kitap'ı, hak ile, kendinden önceki kitapları doğrulayıcı ve onların üzerine şahit olarak indirdik. Sen de onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların havasına uyma. Sizin her biriniz için bir şeriat ve bir yol belirledik. Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. Ancak (bu) size verdiklerinden sizi imtihana çekmek içindir. Artık hayırlarda yarışa kalkın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, üzerinde ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Söyle: “Allah katında, 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazaba geldiği ve onlardan bazısını maymunlara ve domuzlara çevirdiği ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır.”
Ey iman edenler! Siz kendinizden sorumlusunuz. Siz hidayete ererseniz dalalete düşmüş kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır ve o size yapmakta olduklarını haber verecektir.
Şöyle de: "Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka kendime Rab mi arayacağım? Herkesin kazandığı sadece kendinedir. Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabb’inizedir. O size hakkında görüş ayrılığına düştüğünüz şeyleri haber verecektir.
Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin indirilmesinden çekiniyorlar. (Onlara) söyle: “Siz alaya alın. Kuşkusuz ki Allah, keyfinizi kaçıran şeyi açığa çıkaracaktır.”
(Seferden) onların yanına geri döndüğünüzde sizden özür dileyecekler. “(Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız. Allah elbette haberlerinizi bize bildirmiştir. İş(ler)inizi Allah da görecektir, Elçisi de. Sonra gaibi de göze görüneni de bilene geri çevrileceksiniz ve amellerinizi size o haber verecektir.” de.
“Yapacağınızı yapın. Allah sizin yaptığınızı görecektir. Onun elçisi ve mü'minler de… Sonra da gaibi de göze görüneni de bilene geri çevrileceksiniz ve amellerinizi size o haber verecektir.” de.
Allah'ı bırakıp kendilerine zararı da olmayan, fayda da vermeyen şeylere kul oluyorlar ve "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir" diyorlar. De ki "Siz Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" O, onların şirk koştuklarından, kıyas kabul etmez üstünlükte ve yüceliktedir.
Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksızlık ederek baştan çıkarlar. Ey İnsanlar! Sizin baştan çıkmanız, sırf kendi aleyhinizedir. (Bununla) sadece dünya hayatının meta’sını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz.
Yusuf'la birlikte içeri (zindana) iki genç daha girmişti. Onlardan biri "Ben rüyada kendimi şarap (üzüm) sıkarken görüyorum!" dedi. Diğeri ise "Ben de rüyada başımda ekmek taşıdığımı ve kuşların ondan yediğini görüyorum! Bize bunların ne şekilde sonuçlanacağını (tevilini) haber ver. Doğrusu biz şeni, inayette bulunanlardan (muhsinun) biri olarak görüyoruz."
Yusuf dedi: “Yiyeceğiniz yemek önünüze gelmeden önce, onun (rüyalarınızın) sonucunu size haber veririm. Bu, bana Rabb’imin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.”
Bütün kazandıklarıyla her bir nefsin üzerinde böylesine egemen olan başka kim vardır? Böyle iken tuttular da Allah'a ortaklar uydurdular. De ki " Siz onlara ad vermekle ona (Allah) yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz? Yoksa (bu adlar) anlamı olmayan kuru bir laf mı? Doğrusu küfre sapanlara kendi oyunları güzel gösterildi de yoldan saptırıldılar. Allah her kimi dalalete düşürürse artık onu hidayete erdirecek kimse yoktur.
Onlara İbrahim'in konuklarından da haber ver.
O kul şöyle dedi: “İşte bu, artık ayrılmamızın sebebidir. Şimdi sana, sabırla üstesinden gelemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.”
Eğer seni, hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa o zaman onlara itaat etme. Onlara dünyada örf uygun olarak sahip çık ve bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz banadır. Böylece ben size yaptıklarınızı haber veririm.
İnkâr edenler dediler: "İşte siz (çürüyüp) darmadağın olduktan sonra yeni baştan yaratılacakmışsınız! Bunu haber veren kimseyi gösterelim mi size?
Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza yanıt veremezler. Kıyamet günü de ortak koşmanızı inkâr ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan (Allah) gibi haber veremez.
(Allah) sizi tek bir nefisten (candan/cevherden) yaratmıştır; sonra ondan (o candan/cevherden) eşini de var etmiştir. Sizin için hayvanlardan da sekiz çift indirmiştir (yaratmıştır). Sizi annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde aşamalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu, Rabb’iniz Allah’tır. Mülk onundur. Ondan başka ilah yoktur. Nasıl oluyor da (gerçeklerden) döndürülüyorsunuz!
Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz Allah, size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden bunu kabul eder. Hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez. Nihayet hepinizin dönüşü, Rabb’inizedir. Amellerinizi o size haber verir. Çünkü o, göğüslerde olan her şeyi hakkıyla bilir.
Ant olsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka “Bu benim hakkımdır, Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Ant olsun, Rabb’ime döndürülürsem şüphesiz onun yanında benim için daha güzel şeyler vardır.” der. Ant olsun, biz inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve ant olsun, onlara mutlaka ağır azaptan tattıracağız.
“Kendisinden firar ettiğiniz ölüm, sizi mutlaka bulacaktır. Sonra gaibi de göze görüneni de bilene geri çevrileceksiniz ve amellerinizi size o haber verecektir.” de.
Hani Nebi, eşlerinden birine bir sır vermişti. (Fakat eşi) o sözü (başkasına) bildirip Allah da bunu (Nebi’ye) haber verince o da (konunun) bir kısmını (eşine) bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. (Nebi) bunu ona (eşine) bildirince, (eşi) “Bunu sana kim bildirdi?” diye sormuş, o da “Bilen, haberi olan (Allah) bana bildirdi.” demişti.
Bu sayfa yardımcı oldu mu?