أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Türkçe Deyim

zarar vermek

zarar vermek Deyim 1) kötülük etmek;

— Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü

İlgili Deyimler

Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler

2/Bakara-102
وَاتَّـبَعُوا مَا تَتْلُوا الشَّيَاط۪ينُ عَلٰى مُلْكِ سُلَيْمٰنَۚ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمٰنُ وَلٰكِنَّ الشَّيَاط۪ينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَۗ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَۜ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ اَحَدٍ حَتّٰى يَقُولَٓا اِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْۜ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا
Bu kelime "ev bozmak " deyiminde vurgulanmış
يُفَرِّقُونَ
Bu kelime "ev bozmak " deyiminde vurgulanmış
بِه۪
Bu kelime "ev bozmak " deyiminde vurgulanmış
بَيْنَ
Bu kelime "ev bozmak " deyiminde vurgulanmış
الْمَرْءِ
Bu kelime "ev bozmak " deyiminde vurgulanmış
وَزَوْجِه۪ۜ
Bu kelime "ev bozmak " deyiminde vurgulanmış
وَمَا هُمْ بِضَٓارّ۪ينَ بِه۪ مِنْ اَحَدٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا
Bu kelime "fayda vermemek " deyiminde vurgulanmış
يَنْفَعُهُمْۜ
Bu kelime "fayda vermemek " deyiminde vurgulanmış
وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرٰيهُ مَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ۠ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِه۪ٓ اَنْفُسَهُمْۜ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

Ve onlar, Süleyman'ın mülkü hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki melike -Harut'a ve Marut'a- indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi 'Biz, yalnızca bir fitneyiz (sizin için bir sınavız veya ayartıcıyız), sakın inkâr etme.' demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan karı kocayı ayıran -ev bozan- şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve fayda vermeyecek şeyi öğreniyorlardı. Ant olsun, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.

2/Bakara-231
وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ اَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍۖ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَاراً لِتَعْتَدُواۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُۜ وَلَا
Bu kelime "alaya almak" deyiminde vurgulanmış
تَتَّخِذُٓوا
Bu kelime "alaya almak" deyiminde vurgulanmış
اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُواًۘ
Bu kelime "alaya almak" deyiminde vurgulanmış
وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَمَٓا اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُـكُمْ بِه۪ۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ۟

Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine düşmanlık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini alaya almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğütte bulunmak için indirdiği Kitap'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir.

2/Bakara-282
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا
Bu kelime "borç etmek (yapmak)" deyiminde vurgulanmış
تَدَايَنْتُمْ
Bu kelime "borç etmek (yapmak)" deyiminde vurgulanmış
بِدَيْنٍ
Bu kelime "borç etmek (yapmak)" deyiminde vurgulanmış
اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُۜ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِۖ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ اَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّٰهُ فَلْيَكْتُبْۚ وَلْيُمْلِلِ الَّذ۪ي عَلَيْهِ
Bu kelime "borca girmek" deyiminde vurgulanmış
الْحَقُّ
Bu kelime "borca girmek" deyiminde vurgulanmış
وَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْـٔاًۜ فَاِنْ كَانَ الَّذ۪ي عَلَيْهِ
Bu kelime "borca girmek" deyiminde vurgulanmış
الْحَقُّ
Bu kelime "borca girmek" deyiminde vurgulanmış
سَف۪يهاً
Bu kelime "aklı kesmemek " deyiminde vurgulanmış
اَوْ ضَع۪يفاً
Bu kelime "elinden bir iş (şey) gelmemek" deyiminde vurgulanmış
اَوْ لَا
Bu kelime "eli ermek " deyiminde vurgulanmış
يَسْتَط۪يعُ
Bu kelime "eli ermek " deyiminde vurgulanmış
اَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِۜ وَاسْتَشْهِدُوا شَه۪يدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْۚ فَاِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَاَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَٓاءِ اَنْ تَضِلَّ اِحْدٰيهُمَا فَتُذَكِّرَ اِحْدٰيهُمَا الْاُخْرٰىۜ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَٓاءُ اِذَا مَا دُعُواۜ وَلَا
Bu kelime "es geçmek" deyiminde vurgulanmış
تَسْـَٔمُٓوا
Bu kelime "es geçmek" deyiminde vurgulanmış
اَنْ تَكْتُبُوهُ صَغ۪يراً اَوْ كَب۪يراً اِلٰٓى اَجَلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِ وَاَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَاَدْنٰٓى اَلَّا تَرْتَابُٓوا اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُد۪يرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَلَّا تَكْتُبُوهَاۜ وَاَشْهِدُٓوا اِذَا تَبَايَعْتُمْۖ وَلَا يُضَٓارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَه۪يدٌۜ وَاِنْ تَفْعَلُوا فَاِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

Ey iman edenler! Belirli bir vakte kadar birbirinize borç ettiğinizde onu yazın. Aranızdan bir kâtip doğrulukla yazsın. Kâtip, Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın ve yazsın. Üzerinde hak olan (borca girmiş) kişi de kayda geçirsin ve Rabb’i olan Allah'tan korksun da üzerindeki haktan, bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borca girmiş) kişi aklı kesmeyen (zekâ geriliği olan) veya elinden bir iş gelmeyen (bedenen zayıf) biri olursa yahut kendisinin kayda geçirmeye eli ermezse velisi doğrulukla kayda geçirsin. Erkeklerinizden (şahitliğine güvendiğiniz) iki şahidi de şahit tutun. Eğer iki (güvenilir) erkek yok ise şahitliklerinden razı olacağınız bir erkekle iki kadın (da olur) ki kadınlardan biri unutacak olursa diğeri ona hatırlatsın. Şahitler de çağrıldıkları zaman (şahitlikten) geri durmasınlar. Küçük-büyük (az-çok), onu (borcu) vadesiyle yazmayı es geçmeyin. Bu, Allah katında daha doğru (kıst), şahitlik bakımından da daha sağlamdır. Ve kuşku duymamanız için de en uygun düşen budur. Aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticareti yazmadığınızda sizin için bir günah yoktur. Alışverişinizde de şahit tutun. Kâtibe de şahide de bir zarar verilmesin. Eğer onlara (kötü) bir şey yaparsanız bu sizin açınızdan yoldan çıkmak olur. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.

3/Aliimran-111
لَنْ يَضُرُّوكُمْ اِلَّٓا اَذًىۜ وَاِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ
Bu kelime "dar kaçmak " deyiminde vurgulanmış
الْاَدْبَارَ۠
Bu kelime "dar kaçmak " deyiminde vurgulanmış
ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ

Onlar (ehlikitap) size, incitmekten başka, bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar dar kaçarlar. Sonra yardım da görmezler.

3/Aliimran-120
اِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۘ وَاِنْ تُصِبْكُمْ
Bu kelime "başına bir hâl gelmek " deyiminde vurgulanmış
سَيِّئَةٌ
Bu kelime "başına bir hâl gelmek " deyiminde vurgulanmış
يَفْرَحُوا
Bu kelime "ferahlık duymak " deyiminde vurgulanmış
بِهَاۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يطٌ۟

Siz bir iyilik (hasene) görünce tasa çekerler, başınıza bir hâl geldiğinde ise ferahlık duyarlar. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır.

3/Aliimran-144
وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ اَفَا۬ئِنْ مَاتَ اَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ
Bu kelime "çark etmek " deyiminde vurgulanmış
عَلٰٓى
Bu kelime "çark etmek " deyiminde vurgulanmış
اَعْقَابِكُمْۜ
Bu kelime "çark etmek " deyiminde vurgulanmış
وَمَنْ يَنْقَلِبْ
Bu kelime "çark etmek " deyiminde vurgulanmış
عَلٰى
Bu kelime "çark etmek " deyiminde vurgulanmış
عَقِبَيْهِ
Bu kelime "çark etmek " deyiminde vurgulanmış
فَلَنْ يَضُرَّ اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ وَسَيَجْزِي اللّٰهُ الشَّاكِر۪ينَ

Muhammed, sadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmişti. Eğer o ölür veya öldürülürse çark mı edeceksiniz? Kim çark ederse Allah'a bir zarar veremez. Allah şükredenleri ödüllendirecektir.

3/Aliimran-176
وَلَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِۚ اِنَّهُمْ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ اَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْاٰخِرَةِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

(Ey peygamber!) Küfürde yarışanlar sakın sana üzüntü vermesin. Onlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir nasip [hazzen] vermemeyi murat ediyor. Onlar için ahirette çok büyük bir azap vardır.

3/Aliimran-177
اِنَّ الَّذ۪ينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْا۪يمَانِ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

Onlar, imana karşılık küfrü satın alanlardır. Onlar, Allah'a hiç bir şeyle zarar veremezler. Onlar için elim bir azap vardır.

4/Nisa-12
وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ينَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَٓاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَٓارٍّۚ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَل۪يمٌۜ

Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bütün bunlar yaptıkları vasiyet ve üzerlerindeki borç ödenip yerine getirildikten sonradır. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, bıraktığınızın dörtte biri karılarınızındır. Çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri karılarınızındır. Bu da yaptığınız vasiyet ve borcun ödenmesinden sonradır. Eğer varis olunan erkek veya kadının çocuğu ve babası yoksa ve onun erkek veya kız kardeşi bulunursa bunlardan her birinin hakkı altıda birdir. Eğer erkek ve kız kardeşler birden fazla iseler, üçte bir hisseye ortaktırlar. Bu vasiyet, borcun ödenmesinden sonradır. Bütün bunlar, mirasçılara zarar vermeden yapılır. Bunlar Allah'tan size birer emirdir. Allah alim ve halimdir.

4/Nisa-113
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ
Bu kelime "hevesine düşmek" deyiminde vurgulanmış
طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ اَنْ يُضِلُّوكَۜ
Bu kelime "dalalete düşmek " deyiminde vurgulanmış
وَمَا يُضِلُّونَ
Bu kelime "dalalete düşmek " deyiminde vurgulanmış
اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِنْ شَيْءٍۜ وَاَنْزَلَ اللّٰهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُۜ وَكَانَ فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ عَظ۪يماً

Eğer Allah'ın senin üzerinde fazlı ve rahmeti olmasaydı onlardan bir grup seni dalalete düşürmek hevesine düşmüştü. Oysa onlar ancak kendilerini dalalete düşürürler ve sana bir zarar veremezler. Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi ve daha önce bilmediklerini öğretti. Şüphesiz Allah'ın senin üzerindeki fazlı (iyiliği) pek büyüktür.

5/Maide-42
سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ اَكَّالُونَ
Bu kelime "haram yemek " deyiminde vurgulanmış
لِلسُّحْتِۜ
Bu kelime "haram yemek " deyiminde vurgulanmış
فَاِنْ جَٓاؤُ۫كَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ اَوْ اَعْرِضْ عَنْهُمْۚ وَاِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَضُرُّوكَ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ

Onlar, yalana kulak tutanlardır; haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hüküm ver veya onlardan ilgini kes. Onlardan ilgini kesersen sana hiçbir zarar veremezler. Aralarında hüküm verecek olursan kıst (adalet) ile hüküm ver. Kuşku yok ki Allah, adil olanları (kıst) sever.

5/Maide-105
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ
Bu kelime "dalalete düşmek " deyiminde vurgulanmış
اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Ey iman edenler! Siz kendinizden sorumlusunuz. Siz hidayete ererseniz dalalete düşmüş kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır ve o size yapmakta olduklarını haber verecektir.

9/Tevbe-39
اِلَّا تَنْفِرُوا
Bu kelime "sefere kalkmak" deyiminde vurgulanmış
يُعَذِّبْكُمْ
Bu kelime "azap çekmek " deyiminde vurgulanmış
عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Eğer (Allah yolunda) sefere kalkmazsanız o size, elim bir azapla azap verecek ve yerinize bir başka topluluğu getirecektir. Siz ona hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah’ın her şeye gücü yeter.

9/Tevbe-107
وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِداً ضِرَاراً وَكُفْراً وَتَفْر۪يقاً بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَاداً لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ
Bu kelime "ant içmek " deyiminde vurgulanmış
اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

Bir de zarar vermek, küfre yardım etmek, mü’minler arasında tefrika çıkarmak için ve öteden beri Allah ve Resul’üne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, 'Bizim iyilikten başka bir kastımız olamaz.' diye de mutlaka ant içecekler. Ama Allah şahittir ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.

26/Şuara-73
اَوْ يَنْفَعُونَكُمْ
Bu kelime "faydası olmak " deyiminde vurgulanmış
اَوْ يَضُرُّونَ

Yahut size bir faydası olur ya da zarar verir mi? (diye sordu.)

47/Muhammed-32
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ وَسَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ

İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Elçi’ye karşı çıkanlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah, onların amellerini yele verecektir.

48/Fetih-11
سَيَقُولُ لَكَ الْمُخَلَّفُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ شَغَلَتْنَٓا اَمْوَالُنَا وَاَهْلُونَا فَاسْتَغْفِرْ لَنَاۚ يَقُولُونَ بِاَلْسِنَتِهِمْ مَا لَيْسَ ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاً اِنْ اَرَادَ بِكُمْ ضَراًّ اَوْ اَرَادَ بِكُمْ نَفْعاًۜ
Bu kelime "faydalı olmak " deyiminde vurgulanmış
بَلْ كَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً

Bedevîlerden savaştan geri kalanlar sana, “Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Bizim için af dile!” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki “Allah size bir zarar vermeyi dilerse yahut faydalı olmayı isterse onun sizin için dilediğine kim engel olabilir? Doğrusu şu ki, Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır.

58/Mücadele-10
اِنَّمَا النَّجْوٰى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيْسَ بِضَٓارِّهِمْ شَيْـٔاً اِلَّا بِـاِذْنِ اللّٰهِۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ
Bu kelime "(birine, bir şeye) güveni olmak" deyiminde vurgulanmış
الْمُؤْمِنُونَ

(Kötü niyetle) Kulis yapmak ancak şeytandandır. İman edenleri üzmek içindir. Oysa bu, Allah'ın izni olmadan onlara zarar verecek değildir. Mü'minlerin sadece Allah'a güveni olsun.

65/Talak-6
اَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَٓارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّۜ وَاِنْ كُنَّ اُو۬لَاتِ حَمْلٍ فَاَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتّٰى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّۚ فَاِنْ اَرْضَعْنَ لَكُمْ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّۚ وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍۚ وَاِنْ
Bu kelime "anlaşmazlık çıkmak" deyiminde vurgulanmış
تَعَاسَرْتُمْ
Bu kelime "anlaşmazlık çıkmak" deyiminde vurgulanmış
فَسَتُرْضِعُ لَهُٓ اُخْرٰىۜ

O kadınları gücünüz ölçüsünde mesken tuttuğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları zora koşmak için kendilerine zarar vermeyin. Eğer hamile iseler doğum yapıncaya kadar onlara nafaka verin. Sizin için (çocuklarınızı) emzirirlerse onları ücretlendirin, aranızda uygun bir biçimde anlaşın. Anlaşmazlık çıkarsa da o zaman onu başka biri emzirir.

Bu sayfa yardımcı oldu mu?

Geri bildiriminiz için teşekkürler!
Güncelleme: 05.07.2025
Paylaş: