أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Türkçe Deyim

dalalete düşmek

dalalete düşmek Deyim doğru yoldan ayrılmak, sapkınlık etmek.

— Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü

İlgili Deyimler

Deyimin Geçtiği Ayet/Ayetler

1/Fatiha-7
صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ
Bu kelime "gazaba uğramak " deyiminde vurgulanmış
عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ

Nimet verdiklerinin yolunu… Gazaba uğramışların ve dalalete düşmüşlerin (yolunu) değil!

2/Bakara-26
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْـي۪ٓ اَنْ يَضْرِبَ
Bu kelime "örnek vermek " deyiminde vurgulanmış
مَثَلاً
Bu kelime "örnek vermek " deyiminde vurgulanmış
مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَاۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۢ يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يراً وَيَهْد۪ي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
بِه۪ كَث۪يراًۜ وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَۙ

Allah, bir sivrisineği de ondan üstün olanı da örnek vermekten kesinlikle çekinmez. Böylece iman edenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu mutlaka bilirler; inkâr edenler ise “Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?” derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu dalalete düşürür, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını dalalete düşürmez.

3/Aliimran-69
وَدَّتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا
Bu kelime "farkında olmak " deyiminde vurgulanmış
يَشْعُرُونَ
Bu kelime "farkında olmak " deyiminde vurgulanmış

Kitap ehlinden bir topluluk sizi dalalete düşürmek istedi. Oysa onlar sadece kendilerini dalalete düşürürler de bunun farkında olmazlar.

4/Nisa-60
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ
Bu kelime "ileri sürmek " deyiminde vurgulanmış
اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ
Bu kelime "müracaatta bulunmak" deyiminde vurgulanmış
اَنْ
Bu kelime "müracaatta bulunmak" deyiminde vurgulanmış
يَتَحَاكَمُٓوا
Bu kelime "müracaatta bulunmak" deyiminde vurgulanmış
اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَع۪يداً

Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağuta yargılanmak için müracaatta bulunuyorlar. Oysa onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları dalalet içinde dalalete düşürmek ister.

4/Nisa-113
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ
Bu kelime "hevesine düşmek" deyiminde vurgulanmış
طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ اَنْ يُضِلُّوكَۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا
Bu kelime "zarar vermek " deyiminde vurgulanmış
يَضُرُّونَكَ
Bu kelime "zarar vermek " deyiminde vurgulanmış
مِنْ شَيْءٍۜ وَاَنْزَلَ اللّٰهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُۜ وَكَانَ فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ عَظ۪يماً

Eğer Allah'ın senin üzerinde fazlı ve rahmeti olmasaydı onlardan bir grup seni dalalete düşürmek hevesine düşmüştü. Oysa onlar ancak kendilerini dalalete düşürürler ve sana bir zarar veremezler. Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi ve daha önce bilmediklerini öğretti. Şüphesiz Allah'ın senin üzerindeki fazlı (iyiliği) pek büyüktür.

4/Nisa-176
يَسْتَفْتُونَكَۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ
Bu kelime "fetva vermek " deyiminde vurgulanmış
فِي الْكَلَالَةِۜ اِنِ امْرُؤٌا هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُٓ اُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَۚ وَهُوَ يَرِثُـهَٓا اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهَا وَلَدٌۜ فَاِنْ كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَۜ وَاِنْ كَانُٓوا اِخْوَةً رِجَالاً وَنِسَٓاءً فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۜ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اَنْ تَضِلُّواۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

Senden fetva istiyorlar. Söyle: "Allah size ikinci dereceden mirasçılar hakkında şöyle fetva veriyor: Eğer çocuğu olmayan ancak bir kız kardeşi bulunan bir adam ölürse malının yarısı bu kız kardeşinindir. Aynı durumdaki kadın öldüğü zaman ise erkek kardeşi malının tamamını alır. Eğer kız kardeşler iki tane olurlarsa o zaman adamın bıraktığı mirasın üçte ikisini alırlar. Eğer kız ve erkek kardeşler birlikte mirasçı olurlarsa o zaman erkeğe kızın aldığının iki katı verilir. Allah dalalete düşmemeniz için size bildiriyor. Allah her şeyi bilendir."

5/Maide-105
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا
Bu kelime "zarar vermek " deyiminde vurgulanmış
يَضُرُّكُمْ
Bu kelime "zarar vermek " deyiminde vurgulanmış
مَنْ ضَلَّ اِذَا
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
اهْتَدَيْتُمْۜ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ
Bu kelime "haber vermek " deyiminde vurgulanmış
بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Ey iman edenler! Siz kendinizden sorumlusunuz. Siz hidayete ererseniz dalalete düşmüş kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır ve o size yapmakta olduklarını haber verecektir.

6/Enam-39
وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا صُمٌّ وَبُكْمٌ فِي الظُّلُمَاتِۜ مَنْ يَشَأِ اللّٰهُ يُضْلِلْهُۜ وَمَنْ يَشَأْ يَجْعَلْهُ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklarda kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah dilediği (dileyen) kimseyi dalalete düşürür, dilediği kimseyi de doğru yol üzere koyar.

6/Enam-74
وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ اٰزَرَ اَتَـتَّخِذُ اَصْنَاماً اٰلِهَةًۚ اِنّ۪ٓي اَرٰيكَ وَقَوْمَكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

İbrahim babası Azer’e “Putları ilahlar mı ediniyorsun? Ben seni ve kavmini apaçık dalalete düşmüş olarak görüyorum.” demişti.

6/Enam-77
فَلَمَّا رَاَ الْقَمَرَ بَازِغاً قَالَ هٰذَا رَبّ۪يۚ فَلَمَّٓا اَفَلَ قَالَ لَئِنْ لَمْ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
يَهْدِن۪ي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
رَبّ۪ي لَاَكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّٓالّ۪ينَ

Daha sonra (gecenin bir vaktinde,) doğmakta olan ay'ı görünce “Bu Rabb’imdir, (öyle mi?..)” dedi. Sonra (o da) batınca “Yemin olsun ki eğer Rabb’im beni hidayete erdirmezse mutlaka dalalete düşen kimseler topluluğundan olurum!” dedi.

6/Enam-119
وَمَا
Bu kelime "ne oluyor? " deyiminde vurgulanmış
لَكُمْ
Bu kelime "ne oluyor? " deyiminde vurgulanmış
اَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا
Bu kelime "besmele çekmek" deyiminde vurgulanmış
ذُكِرَ
Bu kelime "besmele çekmek" deyiminde vurgulanmış
اسْمُ
Bu kelime "besmele çekmek" deyiminde vurgulanmış
اللّٰهِ
Bu kelime "besmele çekmek" deyiminde vurgulanmış
عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُمْ مَا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ اِلَّا مَا اضْطُرِرْتُمْ
Bu kelime "mecbur kalmak (olmak)" deyiminde vurgulanmış
اِلَيْهِۜ وَاِنَّ كَث۪يراً لَيُضِلُّونَ بِاَهْوَٓائِهِمْ
Bu kelime "hissine (hislerine) kapılmak " deyiminde vurgulanmış
بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِالْمُعْتَد۪ينَ
Bu kelime "haddini aşmak " deyiminde vurgulanmış

Size ne oluyor da besmele çekilenlerden yemiyorsunuz? Halbuki o size, mecbur kalmanızın dışında yasaklanan şeyleri genişçe açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilimden uzak hislerine kapılarak insanları dalalete düşürüyorlar. Muhakkak ki Rabb’in, haddini aşanları çok iyi bilir.

6/Enam-125
فَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يَهْدِيَهُ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
يَشْرَحْ
Bu kelime "iç açmak " deyiminde vurgulanmış
صَدْرَهُ
Bu kelime "iç açmak " deyiminde vurgulanmış
لِلْاِسْلَامِۚ وَمَنْ يُرِدْ اَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ
Bu kelime "göğsü daralmak (tıkanmak) " deyiminde vurgulanmış
ضَيِّقاً
Bu kelime "göğsü daralmak (tıkanmak) " deyiminde vurgulanmış
حَرَجاً
Bu kelime "göğsü daralmak (tıkanmak) " deyiminde vurgulanmış
كَاَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَٓاءِۜ كَذٰلِكَ يَجْعَلُ اللّٰهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ

Allah kimi hidayete erdirmek isterse onun içini İslam'a açar; kimi de dalalete düşürmek isterse göğe çıkıyormuş gibi onun göğsünü daraltır, tıkar. Allah inanmayanları işte böyle pislik içinde bırakır.

6/Enam-140
قَدْ خَسِرَ
Bu kelime "hüsrana uğramak " deyiminde vurgulanmış
الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهاً بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا
Bu kelime "(bir şeyi birine) haram etmek" deyiminde vurgulanmış
مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً
Bu kelime "iftira atmak " deyiminde vurgulanmış
عَلَى اللّٰهِۜ قَدْ ضَلُّوا وَمَا
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
كَانُوا
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
مُهْتَد۪ينَ۟
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış

Akılsızlıkları yüzünden bilgisizce çocuklarını öldüren ve Allah'a iftira atarak Allah'ın onlara rızık olarak verdiği şeyleri kendilerine haram edenler elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar dalalete düşmüşler ve hidayete erememişlerdir.

7/Araf-60
قَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِه۪ٓ اِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Kavminin ileri gelenleri “Biz seni apaçık dalalete düşmüş olarak görüyoruz.” dediler.

7/Araf-155
وَاخْتَارَ مُوسٰى قَوْمَهُ سَبْع۪ينَ رَجُلاً لِم۪يقَاتِنَاۚ فَلَمَّٓا اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ
Bu kelime "helak etmek " deyiminde vurgulanmış
مِنْ قَبْلُ وَاِيَّايَۜ اَتُهْلِكُنَا
Bu kelime "helak etmek " deyiminde vurgulanmış
بِمَا فَعَلَ السُّفَـهَٓاءُ
Bu kelime "akıllı geçinmek" deyiminde vurgulanmış
مِنَّاۚ اِنْ هِيَ اِلَّا فِتْنَتُكَۜ
Bu kelime "sınava çekilmek " deyiminde vurgulanmış
تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَٓاءُ وَتَهْد۪ي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
مَنْ تَشَٓاءُۜ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِر۪ينَ

Musa belirlediğimiz vakit için kavminden yetmiş adam seçti. Onları kuvvetli bir sarsıntı alınca (Musa) şöyle dedi: "Ey Rabbim! İsteseydin onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizdeki Akıllı geçinenler (sefihler, beyinsizler) yüzünden bizleri helak eder misin? O ancak senin tarafından bir sınava çekilmektir. Onunla dilediğini dalalete düşürür dilediğini de hidayete eriştirirsin. Sen bizim velimizsin. Şu hâlde bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.

9/Tevbe-115
وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُضِلَّ قَوْماً بَعْدَ اِذْ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
هَدٰيهُمْ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
حَتّٰى يُبَيِّنَ
Bu kelime "açıklık getirmek" deyiminde vurgulanmış
لَهُمْ مَا يَتَّقُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

Allah bir topluluğu hidayete erdirdikten sonra sakınmaları gereken şeylere açıklık getirmeden onları dalalete düşürmez. Allah, kesinlikle her şeyi bilendir.

10/Yunus-108
قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْۚ فَمَنِ اهْتَدٰى
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنَا۬ عَلَيْكُمْ بِوَك۪يلٍۜ

De ki “Ey insanlar! Size Rabb’inizden Hak (Kur’an) gelmiştir. Artık kim hidayete ererse kendisi için hidayete ermiş olur; kim de dalalete düşerse kendi aleyhine dalalete düşmüş olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim.

13/Ra'd-27
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
اِلَيْهِ مَنْ اَنَابَۚ

İnkâr edenler “Ona Rabb’inden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!” derler. De ki “Allah, kuşkusuz dilediğini dalalete düşürür; kendisine yöneleni de hidayete erdirir.

13/Ra'd-33
اَفَمَنْ هُوَ قَٓائِمٌ عَلٰى كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْۚ وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَۜ قُلْ سَمُّوهُمْۜ
Bu kelime "ad vermek" deyiminde vurgulanmış
اَمْ تُنَبِّؤُ۫نَهُ
Bu kelime "haber vermek " deyiminde vurgulanmış
بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي الْاَرْضِ اَمْ بِظَاهِرٍ مِنَ الْقَوْلِۜ بَلْ زُيِّنَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مَكْرُهُمْ وَصُدُّوا عَنِ السَّب۪يلِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
هَادٍ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış

Bütün kazandıklarıyla her bir nefsin üzerinde böylesine egemen olan başka kim vardır? Böyle iken tuttular da Allah'a ortaklar uydurdular. De ki " Siz onlara ad vermekle ona (Allah) yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz? Yoksa (bu adlar) anlamı olmayan kuru bir laf mı? Doğrusu küfre sapanlara kendi oyunları güzel gösterildi de yoldan saptırıldılar. Allah her kimi dalalete düşürürse artık onu hidayete erdirecek kimse yoktur.

14/İbrahim-4
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِه۪ لِيُبَيِّنَ لَهُمْۜ فَيُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
مَنْ يَشَٓاءُۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

Biz her bir elçiyi, kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara apaçık bildirsin. Böylece Allah, dilediğini dalalete düşürür; dilediğini de hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır; hüküm sahibidir.

14/İbrahim-27
يُثَبِّتُ
Bu kelime "sebat etmek (göstermek)" deyiminde vurgulanmış
اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۚ وَيُضِلُّ اللّٰهُ الظَّالِم۪ينَ وَيَفْعَلُ اللّٰهُ مَا يَشَٓاءُ۟

Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat ettirir. Zalimleri de dalalete düşürür. Allah dilediğini yapar.

15/Hicir-56
قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ
Bu kelime "umut kesmek " deyiminde vurgulanmış
مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ

(İbrahim) “Zaten dalalete düşenlerden başka Rabb'inin rahmetinden kim umut keser?” dedi.

16/Nahıl-125
اُدْعُ
Bu kelime "davet etmek " deyiminde vurgulanmış
اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ
Bu kelime "mücadele vermek" deyiminde vurgulanmış
بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış

(Ey Nebim!) Sen Rabb’inin yoluna, hikmet ve güzel öğütle davet et ve onlara karşı (barış ve davet döneminde) en güzel şekilde mücadele ver! Şüphesiz ki senin Rabb’in, kendi yolundan dalalete düşenleri en iyi bilendir ve o, hidayete erenleri de çok iyi bilir.

17/İsra-15
مَنِ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
اهْتَدٰى
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۜ وَلَا
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
تَزِرُ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
وَازِرَةٌ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
وِزْرَ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
اُخْرٰىۜ
Bu kelime "(birinin) günahını çekmek" deyiminde vurgulanmış
وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ
Bu kelime "azap vermek " deyiminde vurgulanmış
حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولاً

Kim hidayete ererse kendisi için hidayete ermiş olur; kim de dalalete düşerse kendi aleyhine dalalete düşmüş olur. Hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez. Biz, bir elçi göndermedikçe azap verecek değiliz.

17/İsra-48
اُنْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا
Bu kelime "örnek vermek " deyiminde vurgulanmış
لَكَ الْاَمْثَالَ
Bu kelime "örnek vermek " deyiminde vurgulanmış
فَضَلُّوا فَلَا
Bu kelime "yol bulmak " deyiminde vurgulanmış
يَسْتَط۪يعُونَ
Bu kelime "yol bulmak " deyiminde vurgulanmış
سَب۪يلاً
Bu kelime "yol bulmak " deyiminde vurgulanmış

(Resul’üm!) Senin hakkında bak ne biçim örnekler verdiler! Artık onlar dalalete düşmüşlerdir ve hiçbir (çıkar) yol da bulamazlar.

17/İsra-97
وَمَنْ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
يَهْدِ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِۚ
Bu kelime "yola gelmek " deyiminde vurgulanmış
وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَلٰى وُجُوهِهِمْ عُمْياً وَبُكْماً وَصُماًّۜ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَع۪يراً

Allah, kimi hidayete erdirirse işte o, doğru yola gelmiştir. Kimi de dalalete düşürürse onlar için onun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak toplarız. Onların barınma yerleri cehennemdir; (oranın) ateşi azaldıkça, çılgın alevini çoğaltırız.

23/Mü'minun-106
قَالُوا رَبَّـنَا غَلَبَتْ
Bu kelime "yenik düşmek " deyiminde vurgulanmış
عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْماً ضَٓالّ۪ينَ

Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve dalalete düşmüş bir toplum olduk.

25/Furkan-9
اُنْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا
Bu kelime "örnek vermek " deyiminde vurgulanmış
لَكَ الْاَمْثَالَ
Bu kelime "örnek vermek " deyiminde vurgulanmış
فَضَلُّوا فَلَا
Bu kelime "yol bulmak " deyiminde vurgulanmış
يَسْتَط۪يعُونَ
Bu kelime "yol bulmak " deyiminde vurgulanmış
سَب۪يلاً۟
Bu kelime "yol bulmak " deyiminde vurgulanmış

(Resulüm!) Senin hakkında bak ne biçim örnekler verdiler! Artık onlar dalalete düşmüşlerdir ve hiçbir (çıkar) yol da bulamazlar.

26/Şuara-86
وَاغْفِرْ لِاَب۪ٓي اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّٓالّ۪ينَۙ

“Babama da mağfiret eyle çünkü o dalalete düşenlerdendir.”

38/Sad-26
يَا دَاوُ۫دُ اِنَّا جَعَلْنَاكَ خَل۪يفَةً فِي الْاَرْضِ فَاحْكُمْ
Bu kelime "hüküm vermek" deyiminde vurgulanmış
بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا
Bu kelime "hissine (hislerine) kapılmak " deyiminde vurgulanmış
تَتَّبِعِ
Bu kelime "hissine (hislerine) kapılmak " deyiminde vurgulanmış
الْهَوٰى
Bu kelime "hissine (hislerine) kapılmak " deyiminde vurgulanmış
فَيُضِلَّكَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ۟

Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. Sen insanlar arasında hak ve adalet ile hüküm ver, hislerine kapılma! Arzuların, seni Allah yolundan dalalete düşürür. Allah yolundan dalalete düşenler için hesap gününü unuttuklarından dolayı şiddetli bir azap vardır.

39/Zümer-41
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّۚ فَمَنِ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
اهْتَدٰى
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ۟

Biz bu Kitap’ı sana, insanlar için kuşkusuz hak olarak indirdik. Artık kim hidayete ererse kendisi içindir. kim de dalalete düşerse kendi aleyhine dalalete düşmüş olur. Sen onların üzerine vekil değilsin.

40/Mü'min-33
يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِر۪ينَۚ مَا لَكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ عَاصِمٍۚ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
هَادٍ
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış

Arkanızı dönüp kaçmak isteyeceğiniz o gün, sizi Allah'tan koruyacak kimse yoktur. Allah, kimi dalalete düşürürse artık onu hidayete erdirecek kimse bulunmaz.'

74/Müddessir-31
وَمَا جَعَلْنَٓا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰٓئِكَةًۖ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَـفَرُواۙ لِيَسْتَيْقِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا ا۪يمَاناً وَلَا
Bu kelime "kuşku beslemek (duymak) " deyiminde vurgulanmış
يَرْتَابَ
Bu kelime "kuşku beslemek (duymak) " deyiminde vurgulanmış
الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ
Bu kelime "gizli din taşımak" deyiminde vurgulanmış
وَالْـكَافِرُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَـهْد۪ي
Bu kelime "hidayete ermek" deyiminde vurgulanmış
مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَۜ وَمَا هِيَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ۟

O ateşi yönetme işinde meleklerden başkasına görev vermedik. Sayılarını da sırf kafirler için bir imtihan sebebi yaptık. Böylece kendilerine kitap verilenler kesin kanaate varır; mü’minlerin güvenleri artar, kendilerine kitap verilenler ile mü’minler kuşku duymazlar. Kalplerinde gizli din taşıyanlar ile kafirler de “Allah bu örnekle ne demek istiyor?” derler. Böylece Allah, dilediğini dalalete düşürür; dilediğini de hidayete erdirir. Allah’ın ordularını kendi dışında kimse bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.

Bu sayfa yardımcı oldu mu?

Geri bildiriminiz için teşekkürler!
Güncelleme: 15.09.2025
Paylaş: